9 Şubat 2010 Salı

Planla ve Harekete Geç Modeli İşe Yaramıyor!

Gazetelerde ve dergilerde okursunuz, başarılı iş adamları, sanatçılar, eğitmenler başarılarının sırlarını açıklarlar. Bütün röportajlarda ve söyleşilerde, ne kadar çok çabaladıklarını, birçok kez başarısızlığa uğradıklarını ama vazgeçmediklerini söylerler. En başarılı iş adamlarından, en iyi tiyatro sanatçılarına, kendi işlerini kurup paraya para demeyen girişimcilerden, ünlü sinema yönetmenlerine kadar hepsi ağız birliği etmişçesine stratejik planlar yaptıklarından, o planları gerçekleştirmek için çok çalıştıklarından bahsederler. Çoğu da şunu eklemeyi unutmaz: gerçek başarı ve mutluluk için yaptığınız işi sevmelisiniz, kendinizi çok iyi tanımalı, neyi sevdiğinizi bulmalısınız.

'Kendini çok iyi tanımak', 'yetkinliklerinin farkında olmak' gibi kavramlar her gün duyduğumuz, okuduğumuz kavramlar. İyi, tamam, güzel ama nasıl tanıyacağız kendimizi? Var mı bunun sistematik bir formülü? Diyorlar ki daha çok düşünün ne yapmak istedikleriniz hakkında, daha fazla araştırın, planlar yapın sonra da harekete geçin. Bu kadar kolay mı insanın kendini tanıması, birçok kişi için kendini tanımak yıllar sürüyor, hatta bir ömür alabiliyor. Hele bir de 20 yaşındaysanız yapmayı sevdikleriniz, ilgilendikleriniz haftadan haftaya bile değişebiliyor. Geçen ay heyecanla yaptığınız şeye, bir bakıyorsunuz bu ay elinizi bile sürmemişsiniz.

Bize deniyor ki, iyice düşünün ne yapmak istediğinizi, öyle harekete geçin. Bu o kadar da doğru bir model değil bana kalırsa. Bu modeli tersine çevirmek daha olumlu sonuçlar verebilir. Harekete geç, düşün ve planla modeli! Bu model bize kendimizi tanımamız konusunda daha çok yardımcı olabilir. Bu elbette demek değil ki hiç ilgilenmediğiniz bir alanda eyleme geçin. Bence en mantıklısı yapmaktan hoşlanabileceğiniz şeyleri denemek, yani ilk başta düşünme kısmına değil eylem kısmına yoğunlaşıp, ona göre karar vermek. Bir işin içine girmeden o işin nasıl bir şey olduğunu anlamak pek mümkün değil, ne okuyarak öğreniliyor ne de düşünerek. Bu nedenle karşımıza çıkan eylem fırsatlarını değerlendirmekte fayda var. Varsın başarısızlıkla, hüsranla sonuçlansın. Neyi daha çok sevdiğinizi bulmanıza yardımcı olacaksa denemeye değer bence.

Sanmıyorum ki başarılı diye tabir ettiğimiz insanlar, neyi sevip sevmediklerini uzun uzun düşündükten sonra buldu. Zaten çoğunun hayat hikâyelerini incelediğimizde kariyerlerine çok farklı bir noktadan başlayıp, farklı noktalara geldiklerini görürüz. Onlar da harekete geç ve düşün modelini takip etmişler aslında. Söyleşilerinde mutlaka şans faktöründen bahsederler, tesadüfen başladıkları bir işte ya da konuda nasıl da başarıyı ve mutluluğu yakaladıklarını söylerler. Buna da şans ismini verirler. Bence bu şanstan değil, önlerine çıkan fırsatları değerlendirip, eyleme geçmelerindendir.

Bu nedenle de okuldaki toplulukların farklı etkinliklerine katılmayı, değişik eğitimler alıp, değişik konularda çalışmayı, farklı alanlarda çalışan kişileri dinleyip onlarla sohbet etmeyi çok seviyorum. Herkese de tavsiye ediyorum. Bazen arkadaşlarım soruyor neden bilgisayar mühendisliği bölümünde okurken pazarlama dersi alıyor, teknoloji yarışmalarına katılıyor, insan kaynakları ile ilgili kitap okuyor aynı zamanda finans seminerine gidiyorsun? İşte tam da bu yüzden: kendimi daha iyi tanıyabilmek, mezun olunca gerçekten ne yapmak istediğimi bulabilmek için. Daha iyi önerisi olan?

0 yorum:

Yorum Gönder