5 Şubat 2010 Cuma

Mesleğini Sevmek


"Benzeri görülmedik fırsatlar çağında yaşıyoruz: Eğer tutkunuz ve aklınız varsa, nereden başladığınızdan bağımsız olarak, seçtiğiniz mesleğin zirvelerine tırmanabilirsiniz." diyor dünyanın önde gelen iş ve yönetim filozoflarından Peter Drucker ve devam ediyor, "Ama fırsatla birlikte sorumluluk da gelir. Bugün hepimizin kendimizi yönetmeyi öğrenmesi gerekiyor. Hepimiz üyesi olduğumuz örgüte ve topluluğa en büyük katkıyı yapabileceğimiz konumlara yerleşmek zorundayız. Ve 50 yıllık bir çalışma yaşamı boyunca zihnimizi açık tutmak ve tetikte olmak zorundayız ve bu da yaptığımız işi nasıl ve ne zaman değiştireceğimizi bilmek anlamına gelir. Kendimize bir takım temel soruları sormalısınız: Güçlü olduğum taraflar neler? Bir işi nasıl yerine getiririm? Değerlerim neler? Nereye aidim? Ne şekilde yararlı olabilirim? Çünkü ancak güçlü yanlarınızla mükemmelliğe ulaşabilirsiniz. "

İlk blog yazımı bu konuda yazmak istedim, çünkü gözlemlediğim kadarıyla çevremdeki insanların, üniversiteden, liseden arkadaşlarımın çoğu, mezun olduktan sonra gerçekten ne yapmak istedikleri, hayattan ne bekledikleri konusunda çok net fikirlere sahip değiller ve bu konuların üstünde çok kafa yormuyorlar. Bununla birlikte bölümünü, derslerini çok sevmeyenler ise geleceğe çok karamsar bakıyor. Aslında birçok öğrencide uyanış ilk stajdan sonra başlıyor. Lay lay lom şekilde öyle ya da böyle geçen bir iki yıl akademik eğitimden sonra bir yaz stajında iş hayatına merhaba diyorsunuz. Stajda eğer şanslıysanız size bazı görevler veriliyor ve belki de ilk defa ticari ve ciddi bir projenin içinde yer alıyorsunuz. (Şanssız grup iş verilmeyen ve staj süresince istese de hiçbir şey yapamayan grup) O andan itibaren birçok şeyi gözlemleme fırsatınız oluyor. Şirkete çalışanlar sabahları mutlu mu mutsuz mu geliyorlar? Gün boyunca neler yapıyorlar, nelerle uğraşıyorlar? Çalışanların birbiriyle ilişkileri nasıl, ast-üst ilişkileri şirkette nasıl yürüyor? Çalışanlar işlerini severek mi yapıyor yoksa mesainin bitmesini iple mi çekiyorlar? Bunun gibi birçok soruya cevap bulabiliyorsunuz ve düşünmeye başlıyorsunuz. Bu şirkette çalışmak ister miyim, bu alan gerçekten en başarılı olabileceğim alan mı, bu alanda çalışmak beni mutlu ediyor mu, yoksa sürekli bitse de gitsek modunda mı çalışıyorum? İleride istediğim hayat tarzı bu mu gibi sorular yöneltiyorsunuz kendinize ya da yöneltmeniz gerekiyor. Bu soruları kendinize sormak ve cevapları iyi değerlendirip, analiz etmek gerçekten çok önemli.

Günümüzün çok büyük bir bölümünü işte geçireceğimizi unutmamalıyız. Peter Drucker’ın da dediği gibi yaklaşık 50 yıllık çalışma hayatımızda mutlu olmak, verimli çalışıp bulunduğumuz topluma, çevreye katkı sağlamak istiyorsak hangi işlerde iyi olduğumuzu, nelerin bizi mutlu ettiğini bulmak zorundayız. Zayıf yanlarımızı geliştirmek için değil, güçlü yanlarımızı daha da güçlü yapmak için uğraşmalıyız. Sevmediğimiz işlerin üstüne gitmemeli, neyi sevdiğimizi bulup ona tutkuyla bağlanmalıyız. Yoksa dünya üzerindeki diğer mutsuzlar kafilesine katılmak zorunda kalırız.

Bir saatliğine mutlu olacaksanız, şekerleme yapın...
Bir günlüğüne mutlu olacaksanız, balık avlamaya gidin...
Bir aylığına mutlu olacaksanız, evlenin...
Bir yıllığına mutlu olacaksanız, bir servete konun...
Tüm yaşam boyunca mutlu olacaksanız, işinizi sevin...

Çin Atasözü


Bir sonraki yazımda güçlü yanlarımızı nasıl bulabileceğimizden bahsedeceğim, görüşmek üzere…

Kaynaklar: Classic Drucker: Wisdom from Peter Drucker from the Pages of Harvard Business Review

0 yorum:

Yorum Gönder